frtrRDV: +33 (0)7 66 88 92 52
frtrRDV: +33 (0)7 66 88 92 52

Bağımlılık nedir?

Bağımlılık, kişinin başlarda kendine keyif veren veya sıkıntısını unutturan bir nesneyi veya davranışı kötü sonuçlarına rağmen, tekrar etmekten vazgeçememe durumudur.

Başlarda keyif veren madde veya davranış, zamanla ve tekrarla bir ihtiyaç halini alır ve kişinin sosyal, mesleki hayatında gün geçtikçe daha önemli bir yere sahip olur. İnsana zarar ve acı vermeye başlar.

Bağımlılık davranışsal, biyolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimin bir sonucudur.

Bağımlılık, davranışsal, biyolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimin bir sonucudur. Yalnızca kişiye bağlı, onun zayıflığına veya isteğine bağlı değildir. Aynı şekilde, sadece kullanılan maddeyle veya davranışla ilintili değildir. Genellikle ergenlik döneminde, arkadaş gruplarında bağımlılıkların ortaya çıkması da tek başına bağımlılığı açıklamaz. Bağımlılık, bir kişinin, bir davranışı, belli bir zamanda yapmasının sonucudur.

Bağımlılık, maddeye bağlı olabildiği gibi davranışsal da olabilir.

Bağımlılar maddeye bağlı veya davranışsal olarak ikiye ayrılır. Bağımlılıklar deyince akla hep alkol, veya yasadışı uyuşturucular gelir. Oysa, davranışsal bağımlılıklar vardır. Üstelik, davranışsal bağımlılıklar da kişinin özgürlüğünü aynı oranda kısıtlar ve kişi bu davranışı kendini mutsuz hissetmesine rağmen tekrar etmekten kaçamaz. Bağımlılıkların türü ne olursa olsun – davranışsal veya maddeye bağlı – beyinde aynı sinirsel mekanizmaları aktive eder. Aynı şekilde risk faktörleri de ortaktır. Madde ve davranışlar bağımlılıktaki bu ortak özellikler çoğu zaman bir bağımlılıktan diğerine geçişlerin bu kadar sık olmasını açıklar. Bağımlı kimse bir madde bağımlılığından diğerine veya davranış bağımlılığından madde bağımlılığına, kolayca geçebilir. Bu durum tedavinin sürekliliğinin önemini vurgulamaktadır.

Madde bağımlılıkları

Psikoaktif maddeler merkezi sinir sistemini etkileyerek algı, duygudurum, düşünce, davranış ve motor işlevlerde uyarı veya baskılama ortaya çıkarır. Madde bağımlılıkları yasadışı olduğu kadar yasal da olabilir. Aynı şekilde, doğal olduğu kadar laboratuvarda da üretilebilir.

Son zamanlarda, özellikle ilaç bağımlılığında artışlar görülmektedir. Fakat ilaçlar genelde uzmanlar tarafından bir hastalık sebebiyle başlatıldığından bağımlılık göz ardı edilebilir.

Yasal psikoaktif maddeler

Yasadışı psikoaktif maddeler

Bu kategorinin özelliği, kullanıcının bu maddeyi ararken risk almayı göze alıyor olmasıdır. Aynı zamanda, kullanıcı bu maddeyi bulabilmek için çoğu zaman yasal bir maddeye göre daha farklı –çoğu zaman daha zor ve vakit gerektiren -bir arayış içerisine girmektedir. Tedavide bu özelliklerin göz önüne alınması önemlidir.

Her madde aynı değildir ve kişide aynı hissi uyandırmaz : Kimi madde kişiyi yatıştırır, kimi uyarır, kimi ise halüsinasyon görmesini sağlar. Kişinin hangi maddeyi kullandığı, hangi etkiyi aradığını anlamak tedavi için bir anahtardır. Fizyolojik ve /veya psikolojik bağımlılık uyandıran maddeler arasında şunları sayabiliriz :

  • Opiyat (Eroin, Morfin…) Bağımlılığı
  • Esrar Bağımlılığı
  • Kokain Bağımlılığı
  • Amfitamin (ve Benzeri Etkili Ajanlar)Bağımlılığı
  • Uçucu Madde Bağımlılığı (İnhalan)
  • Halusinojen Bağımlılığı
  • Fensiklidin ve benzeri maddeler (PCP) bağımlılığı

Davranışsal Bağımlılıklar (Davranış Bağımlılığı)

Davranışsal bağımlılıklar, ilk 1985 yılında Peele tarafından ortaya atılmıştır. Kimi davranış bağımlılıkları uluslararası psikiyatri kataloğuna dahil olurken, kimilerinin dahil olma tartışma sürmektedir.

  • Bulimi, Anoreksi, Hiperfaji, Gece yeme sendromu gibi Yeme bozuklukları
  • Kumar Bağımlılığı
  • Seks Bağımlılığı
  • Spor bağımlılığı
  • Alışveriş Bağımlılığı
  • İş Bağımlılığı
  • İnsan Bağımlılığı
  • İnternet Bağımlılığı

Madde kullanım Bozuklukları kriterleri (DSM-V)

Amerikan Psikiyatri Birliği (DSM-V) bağımlılık tanısını bir yıllık bir dönem içinde aşağıda sıralanan belirtilerden üç veya daha fazlasının bulunması ile tanımlar. Bu belirtilerin sayısı bağımlılığın şiddetini betimler :

  1. Planlanandan daha çok ve daha uzun süreli kullanım
  2. Sık ve başarısız madde bırakma çabaları
  3. Maddeyi temin etmeye, kullanmaya ve bırakmaya çok fazla zaman harcamak.
  4. Kullanım için duyulan şiddetli arzu (Craving)
  5. Tekrar edilen madde kullanımı nedeniyle iş- okul-evde yükümlülüklerini yerine getirememe
  6. Madde etkilerinin neden olduğu ya da alevlendirdiği, sürekli ya da yineleyici toplumsal ya da kişilerarası sorunlara rağmen madde kullanımı
  7. Önemli sosyal, mesleki, kişisel etkinliklerin madde kullanımı sebebiyle azaltılması, yerine getirilmemesi
  8. Davranışın tehlike yaratmasına rağmen tekrar edilmesi (örneğin alkollü araba kullanımı)
  9. Maddenin neden olduğu ya da alevlendirdiği, sürekli ya da yineleyici bedensel ya da ruhsal soruna rağmen madde kullanımı
  10. Etkisinin ortaya çıkabilmesi için madde kullanım miktarının artırılma ihtiyacı (tolerans)
  11. Yoksunluk belirtilerinin ortaya çıkması ve bunun durumun yarattığı sıkıntıyı azaltmak amacıyla daha fazla madde tüketilmesi

Madde kullanımının yol açtığı ruhsal bozukluklar

Madde kullanımının yol açtığı ruhsal bozuklukları arasında; intoksikasyon deliryumu, yoksunluk deliryumu, demans, kalıcı amnestik bozukluk, psikotik bozukluk, duygudurum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, cinsel işlev bozukluğu, uyku bozukluğu sayılmaktadır.

Hangi bağımlılık daha tehlikelidir?

Bu sorunun cevabı, hangi pencereden bakıldığıyla alakalıdır. Opiyatlar ‘overdose’ a sebep olduğunda hızlı bir ölüme neden olabilir. Öte yandan nikotin aslında en fazla bağımlılık yaratan maddedir. Çevreye verilen finansal, psikolojik, suça yatkınlık) zararlar göz önüne alındığında ise, kumar bağımlılığı daha tehlikeli olabilir.

Tedavide nasıl bir yaklaşım izlenmelidir?

Bağımlılık davranışsal, biyolojik ve çevresel faktörlerin etkileşimin bir sonucudur. Bu sebeple, tedavide integratif bir yaklaşım tercih etmekte fayda vardır. İntegratif terapi, değişik teori ve terapilerin anlamada ve pratikte bir arada kullanılmasını gerektirir. Toplumsal, kültürel, ailesel bir bakış açısı o kişinin davranışının kişiliği içinde bir bütün olarak değerlendirilmesini sağlar. Tabi ki kullanılan maddenin kişide yarattığı organik değişikliklerin göz ardı edilmemesi için bu konuda uzmanlığı olması önemlidir.

Kişinin bağımlılık döngüsünün neresinde bulunduğu tedavi için önemlidir: Kişi yardım arıyor mu yoksa bir yakını tarafından mı tedaviye itiliyor? Kişi davranışının taşıdığı risklerin ne kadarını farkında? Tedaviyi istemekte kararsızlıklar mı yaşıyor ? Hiç davranışını sona erdirmeyi denedi mi, nasıl sonuçlandı? Bütün bu sorular ve daha fazlası tedavinin yönünü belirler. Tedavinin amacı, bir davranışı tamamen bırakmak kadar, azaltmak, ya da sadece riskleri kontrol altına alarak kullanıma devam etmek de olabilir. Bütün bunlar psikolog ve danışan arasındaki görüşmede belirlenecektir. Başarılı bir tedavinin anahtarı terapist ve danışan arasındaki güven ilişkisinde saklıdır.

Bağımlılık tedavisi ne kadar sürer?

Bağımlılık tedavisi uzun soluklu bir tedavidir. Yapılan araştırmalar, bağımlılık tedavisinin ortalama 6-7 kez sekteye uğradığını göstermiştir. Bu şaşırtıcı veriler günümüz bağımlılık terapisinde bir çığır açmıştır ve bağımlılıkta önlem (prevention) in önemini vurgulamıştır. Önlem alma, bağımlılık tedavisi sırasında ortaya çıkan kaymaların (nüks/rechute/relapse) da değerlendirilmesini gerektirir. Sanılanın aksine, kaymalar değerlendirildiğine ve terapiye dahil edildiğinde tedaviye katkıda bulunur. Tedavinin en önemli unsuru danışan ve terapist arasındaki güven ilişkisidir.

Kaynakça:

  • Valleur M., Matysiak J-C. L . (2008). Les addictions : Panorama clinique, modèles explicatifs, débat social et prise en charge, Paris, Armand Colin .
  • American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and Statistical Manuel of mental Disorders (5th ed.). Waashington, DC.